Eğer cüce filler hakkında bir bilginiz yoksa, büyük bir olasılıkla bu kafatasının tek gözlü bir yaratığa ait olduğunu kolaylıkla düşünebilirsiniz... Doğa Tarihi Müzesi Paleontoloji Departmanı Omurgalı Fosiller Bölümü Başkanı Dr. Angela Milner, bu durumun çok doğal ve mantıklı olduğunu ileri sürüyor. Ancak soyu tükenmiş canlıların iskelet yapısına dayalı olarak yaratılan efsanevi canavarlar, sadece "Kykloplar"la sınırlı değil... Dr. Angela Milner, bir dinozor fosilinin yine "Griffon" efsanesine temel oluşturduğunu ileri sürüyor. Ayrıca efsanedeki yaratığın "Protocerotop" türü dinozorlara oldukça benzediğini belirtiyor.
Peki, 2000 yıl önce, Çin'de bir "Tyrannosaurus" (etçil ve 12 metre boyundaki bir dinozor türü) iskeleti görülseydi, bu hangi vahşi hayvana benzetilebilirdi sizce? Bu iskeletin bir ejderhaya ait olduğuna inanılması olasılığı, bir dinozor iskeleti olduğunun düşünülmesi olasılığından daha ağır basıyor. Geçmişe ve efsanelere baktığımızda, fosiller dışında, yaşayan canlıların da "canavar" olarak algılanmış oldukları görülüyor. Örneğin kürek balığı, deniz canavarı olarak anılırken, devasa mürekkep balıkları da "Kraken" adıyla korku filmlerinin vazgeçilmez unsurunu oluşturuyor.
Dr. Milner, bu tür efsanelerin arkasındaki akılcı açıklamaları, "o dönemdeki insanların dünyayı yorumlama şekillerinin bir sonucu" olarak nitelendiriyor. Bu efsanelerin çoğu geçmişte kalmış gibi görünüyor, ama günümüze kadar süregelmiş canavar sırları da var... Bilimadamları ve uzmanlar, "Nessie" ve "Yeti" gibi günümüzde çokça tartışılan yaratıklarla ilgili bulguları da gözden kaçırmamaya çalışıyorlar. Çünkü, bugün dünya üzerinde 30 milyonun üzerinde tür barınıyor ve bilimadamları bunların sadece bir kısmını keşfedebilmiş durumda... Bu durum da, içinde bulunduğumuz bilim ve teknoloji çağında neden hala canavar efsaneleriyle vakit geçirdiğimize açıklık getiriyor.
Yorumlar
İnsanın hayal gücü her şeye yetebiliyor
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız