Bir mahkûm cellâda verildi mi, giysileriyle birlikte üzerinden çıkan bütün kişisel eşyaları cellâdın olurdu. Bu eşyalar toplanır ve senede bir veya iki defa büyük bir mezat ile satılır, bedelleri cellâtlar arasında taksim edilirdi. Buna, "Cellât mezadı" denirdi. Cellât mezatlarında genellikle çok kıymetli şeyler bulunurdu ve sahipleri cellât elinde can verdiklerinden, bir uğursuzluk yorularak gerçek değerlerinden çok ucuza satılırdı. Fakat cellât mezadından bir mal satın almak da her kişinin yapabileceği bir iş değildi. Bazı devlet adamları, zenginler, cellâdın pençesi yakalarına yapışmadan üzerlerinde bulunan kıymetli kürkleri, yüzükleri, saatleri, keselerini çıkartırlar ve orada bulunanlara, "Beni anar, bir Fatiha okursunuz!" diye hediye ederlerdi.
Reşat Ekrem Koçu, tarihçi Peçevi İbrahim Efendi'den naklen, cellât mezadı ve "uğursuz eşya" kavramını şöyle anlatıyor:
"İstanbul'da Atatürk Bulvarı üzerinde, Bozdoğan Kemeri'nin hemen yanı başında Belediye Müzesi yapılmış güzel medresenin sorumlusu, 16. yüzyıl sonu saray ileri gelenlerinden Kapıağası Gazanfer Ağa'dır. Bu kişi, Padişah 3. Murat üzerindeki sonsuz etkisi ile rüşvet yolundan büyük bir servet yapmıştı. O zamanlar İstanbul'da Rüstem Ağa isminde ünlü bir saatçi ve kuyumcu vardı. Gerçekten büyük bir sanatkârdı... Gazanfer Ağa, bu şâhısa değer biçilmez elmaslarla süslü bir koyun saati (Cep saatinin daha büyüğü, koyunda muhafaza edilen saat) yaptırmıştı. Saatin mücevherini de kendisi vermişti. Kapı Ağası Gazanfer Ağa cellâda verilince, Ağa'nın ünlü, tanınmış saati koynundan çıkarak cellât eline düşmüştü. Cellâtlar, başlı başına bir servet olan bu saat için bir mezat yaptılar. Saati, cellât mezadından Tırnakçı Hasan Paşa satın almıştı. Az sonra Tırnakçı Hasan Paşa da idam olundu, saat yine cellât mezadına düştü...
Bu kez, bu güzel ve değerli saati çok düşük bir bedel karşılığında Kasım Paşa satın aldı. Bir-iki ay geçti geçmedi, Kasım Paşa da cellâda verildi. Saat onun da koynundan çıktı ve üçüncü defa cellât mezadına düştü... Bu sefer de Gazanfer Ağa'nın tuhaf, esrarengiz saatini Sadrazam Derviş Paşa satın aldı ve kardeşi Ahmet veya Mehmet Bey'e hediye etti. Ahmet veya Mehmet Bey dedim... Tarihçiler bu muhteremin ismini yazmıyorlar. Genç yaşında, yani tüysüz bir delikanlı iken sadrazamın kollamasında Eğriboz Sancak Beyliği'ne tayin edildiği için, "Civan Bey" diye lakap takılmış ve adı unutulmuştur.
Yorumlar
Cellatların gelir kaynağı ilginçmiş
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız