Yıllardır süregelen tıbbi tavsiyelerin aksine, mide ve bağırsak ülserinin stres ya da hayat tarzından değil, bir bakteriden kaynaklandığı anlaşılmaya başlandı. Ülser hâlâ nispeten yaygındır, on insandan birinde ortaya çıkmaktadır. Ülser acı veren ve ölümcül olabilen bir hastalıktır. Napolyon da James Joyce da mide ülserine bağlı sorunlardan ölmüştür.
1980'lerin başında Barry Marshall ve Robin Warren isimli iki Avustralyalı patolojisi, gastrit ve ülseri olan insanların midelerinin alt kısmında tanımlanamayan bir bakterinin önceden kolonileştiğini fark etti. Bu bakteriyi yetiştirip Helicobacter pylori ismini verdiler ve üzerinde deneyler yapmaya başladılar. Bakterinin ortadan kaldırılmasının ülseri de tedavi ettiğini keşfettiler.
Bugün bile çoğu insan ülserin stresten kaynaklandığını zannediyor. Bu kanının tıbbi açıklaması, stresin mideye kan pompalanmasını engelleyerek koruyucu iç çeper sıvısı salgılanmasını azaltmasıydı. Bu durum dokuyu mide asidine maruz bırakarak gittikçe ülsere sebep oluyordu. Marshall ve Warren'ın tezleri modern tıpta daha önce görülmemişti: Bir kabarcığa ya da yaraya benzeyen yaygın bir fizyolojik vaka, aslında bulaşıcı bir hastalık olabilir.
Marshall bir Petri kabı dolusu bakteri içti ve ciddi bir gastrit durumuyla karşı karşıya kaldı. Bu bakterinin ne durumda olduğuna dair kendisinde deneyler yapıp midesinin bu bakteriyle dolu olduğunu gördü, kendini bir kür antibiyotikle tedavi etti. Yaygın tıbbi kabulün yanlışlığı kanıtlanmış oldu. 2005'te Marshall ve Warren azim ve ileri görüşlülükleri nedeniyle ödüllendirilerek Nobel Tıp Ödülü'ne layık görüldüler.
Helicobacter pylori insan popülasyonunun yarısında ve gelişmekte olan ülkelerdeki insanların tamamında bulunuyor. Genelde çocuklukta bulaşıyor ve ömür boyu midede kalabiliyor. Bulaştığı insanların sadece yüzde 10-15'inde ülsere sebep olur. Bunun neden olduğunu bilmiyoruz, ama nasıl tedavi edildiğini biliyoruz.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız