Mitoloji deyince hepimizin aklına ilk gelen şey Truva Savaşı’dır. İç yüzünü bilmesek de Truva Savaşı ve Truva atı hepimizin bildiği bir efsanedir. Peki bir aşk uğruna çıktığını biliyor muydunuz? Çünkü aşk her yerde! Bugün Truva Savaşı’nı ve bir aşk uğruna neler olduğuna beraber şahit olalım.

Antik Çağ’ın en etkileyici destanlarından olan İlyada Destanı’nda anlatılır Truva. 1868 yılında Heinrich Schliemann tarafından gün ışığına çıkarılana çoğunluk Troia kentinin varlığının bir efsane olduğuna inanıyordu.

Homeros’un bir şiiri olan İlyada, Yunanlar ile Troyalılar arasında yapılan savaşın hikayesini anlatır. 10 yıllık uzun Troia Kuşatması‘nın sadece 51 gününü anlatan İlyada, düğün ile başlayıp büyük savaşçıların gömülmesine kadar uzanan bir tarihsel süreçten bahseder.

Teknik bilgileri bitirdiysek gelelim her şeyi başlatan o güzellik yarışmasına. Evet mitolojiyi tarih kabul edersek tarihin ilk güzellik yarışması. Bir fitne tanrıçasının ortalığı birbirine kattığı o malum olay.

Fitne tanrıçası Eris dışında herkes Zeus tarafından deniz tanrıçası Thetis ve Peleus’un düğününe davet edilir. Sebebini söylemeye gerek var mı? Kendisi fitne tanrıçası çünkü. E tabi çağrılmayınca da Zeus’tan öcünü almak için üzerine ‘En Güzele’ yazılı altın bir elmayı düğüne bırakır.

Athena, Hera ve Aphrodite bu elma için kavgaya tutuşurlar. Kadınlık işte, en güzel olabilmek için kavga etmişler. Ama tabii anlaşmaya varamamışlar. Anlaşmazlığın çözülmesi için de Zeus, Hermes’ten tanrıçaları Troya Kralı Priamos’un oğlu Paris’e götürmesini söyler. Paris’ten elmayı en güzel tanrıçaya vermesini ister.

Tabii tanrıçalar kendisini seçtirmek için Paris’e vaatlerde bulunurlar. Hera ona gücü, Athena savaş zaferini sunar. Aphrodite ise en güzel kadının aşkını sunar. Ve aşk karşısında tabii ki her şey anlamını yitirir ve Paris elmayı Aphrodite’e verir. Aphrodite de ona, dünyadaki en güzel kadın olan Helen ile evleneceğine dair söz verir. Helen’i daha önce anlattım o yüzden detayına girmiyorum.

Evet çok güzel ama asıl fitne tanrısı sen misin be Aphrodite? Helen evli evli! Tüm bunların üstüne Paris bir de Athena ve Hera’nın sonsuz nefretini de kazanır. Ki bilirsiniz Hera’nın gazabı Yunan mitolojisine yön veren bir durum. Bilmiyorum diyenle arayı açarım. Bakın ha burada anlattım. Hatta mani bile dizdim:

“Yunan Mitolojisinde de Zeus her çiçekten alır tadar ballarından, tanrı hepimizi korusun Hera’nın gazabından.”

Achhilleus’un ki ondan da bahsettim bakın, size hizmette sınır tanımıyorum. Achilleus’a annesi Thetis tarafından kendisini bekleyen kaderi bildirilir: Eğer ki Troya’ya giderse parlak bir üne kavuşacak ama hayatı kısa sürecektir. Gitmezse uzun süre yaşayacak ama bu hayat zaferden yoksun olacaktır. Tabii Achilleus bu kısa ve zafer dolu hayatını seçer.

Yunan ordusu toplandığı sırada Thetis, Hephaistos’un Peleus’a sunduğu kutsal zırhı Achhilleus’a verir. Birlikler Aulis’te toplanırlar ama rüzgar bir türlü esmediğinden gemiler yola çıkamaz. Agamemnon’a danışan kahin Kalkhas, havanın durgunluğunun Artemis’in öfkesinden kaynaklandığını söyler. Bu öfkenin çeşitli nedenleri vardır. Örneğin, Agamemnon’un kutsal bir geyiği öldürerek Artemis’in daha iyisini yapamayacağını iddia etmesi. Bu nedenle tanrıça, Agamemnon’un sevdiği birini kurban etmesini ister yani kızı Iphigeneia’yı. Agamemnon, ya ihtirasından ya da halkının iyiliğini düşündüğünden bunu kabul eder. Agamemnon, kızını Aulis’e getirebilmek için onu Achhilleus’la nişanlamak istediğine dair bir bahane uydurur. Bu davranışı, Klytaimnestra’nın, kocasına daha çok diş bilemesine yol açar. Ancak tam kurban edecekleri sırada Artemis, Iphigeneia’nın yerine kurban olarak bir geyik gönderir. Iphigeneia, Karadeniz’de Kırım Bölgesi’nde bulunan Tauris’te, Artemis’in rahibesi olur.

En sonunda sefere çıkılır. Yunan filosu Troya’da karaya çıkar, sonraki on yıl boyunca kalacakları bir ordugah kurmayı başarırlar. İlk çarpışmalardan biri Menelaos’la Paris arasında geçer. Bu karşılaşmanın savaşı sonlandıracağı konusunda anlaşılmış; kazananın Helena’yı alacağı konusunda fikir birliğine varılmış ve her iki ordu da kenarda durup mücadeleyi seyre koyulmuşlardır. Ancak Menelaos, Paris’i öldürmek üzereyken Aphrodite araya girerek en sevdiği varlığı savaş alanından uzaklaştırır. Bundan sonraki dokuz yıl boyunca Yunanlar, Troya surlarının dışında kalır ve bu süre zarfında hiçbiri sonuç vermeyen hafif çarpışmalar gerçekleşir. Bu aşamada Odysseus dahil olur. Yunanları içi boş, ahşap büyük bir at yapmaya ikna eder. Bu at, küçük bir savaşçı takımını içinde gizler. Yunan ordusu geri çekilir gibi yapar ve yakınlardaki bir adaya yelken açar. Tahta atı kumsalda bırakırlar. Akhalar‘ın casusu olan Sinon, Troialıları tahta atın Athena’ya bir sunu olduğunu ve surlardan içeriye alınması gerektiğini söyleyerek kandırır. Atın özel güçleri olduğunu ve ona sahip olanın hiçbir zaman yenilgi yaşamayacağını söyler. Troyalı rahip Laokoon, Troyalıları ahşap atla ilgili uyarır: “Hediye verseler bile, Yunanlardan korkarım.” der.

İtirazları önemsenmediğinde Laokoon mızrağını ata doğru atar. Denizden yükselen yılanlar onu ve oğullarını boğarlar. Troialılar, bunu deniz tanrısı Poseidon’un, kutsal şeye saygısızlık ettiği için, Laokoon’u cezalandırması olarak yorumlarlar.

At, kent surları içine alındıktan sonra Akha askerleri içine gizlendikleri atın dışına çıkarak Yunan ordusuna şehir kapısını açar ve kenti ateşe verirler. Kentin içinde Yunanlar halkı katlederler ve birçok hunharlık yaparlar. Savaşta dostlarını kaybeden Akhilleus, hırsla birçok insan katleder, en zayıf anında Paris tarafından uzak bir mesafeden atılan okla topuğundan vurulur ve oracıkta, kâhinlerin öngördüğü şekilde hayatını kaybeder. Yunanlar, şehri kuşatmış olsalar da Akhilleus’u kaybettikleri için bu savaşı kayıp olarak görürler ve Truva, tarih boyunca kazanın olmadığı bir savaş olarak anılır.

Truva Atı başka bir içerikte gelecek, çok eğlenceli anlatacağım beklemede kalın.

 

Kaynak: https://mozartcultures.com