Hayatı yaşamak dediğimiz zaman, pek çok insanın anladığı şey, gezmek, tozmak, eğlenmek, yemek, içmek. Bunları yapmak oluyor ve bu eğlenceli ve sıra dışı hayatı, insan hayatının belli bir döneminde yaşamak istiyor. Hatta bazı insanlar var ki bunu o kadar çok uzatmak istiyorlar ki hayatlarını böyle geçirmek istiyorlar. Ancak bu isteğin yarattığı biri de korku oluyor. Ona da hayattan uzak kalma korkusu diyebiliriz veya hayatı yakalayamama korkusu diyebiliriz. Ya da hayatı yaşayamama korkusu diyebiliriz.

Örneğin, hayatı yaşamak isteyen birisi, gezip tozu peylemek isteyen birisi, bunu yapamayacağı bir konuma geldi. Diyelim ailesi oldu ve çocukları var. Yani bu gezip tozamayacağı anlamına geliyor. Ailesiyle olmak zorunda. İşte böyle bir durumda insanlar, en azından bu tarz bir korkuya sahip insanlar bu korkuyu yaşamamak için ve hayatlarını yaşamak için, içinde bulundukları, konumun getirdiği sorumlulukları göz ardaydık ve o hayatı yaşamak istiyorlar. 

Tabi bunun bedeli ne oluyor? Bunun bedeli, kişinin hem kendisi için hem de çevresindekiler için, gelecekte son derece olumsuz sonuçları olacak bir durma neden oluyor. Ancak bunu o an için umursamıyorlar. Çünkü hayatı yaşayamamaktan o kadar çok korkuyorlar ki sırf bu hayatı yaşamak için o an ellerinde olan tüm güzellikleri, tüm sorumlulukları göz ardaydıklar. Sırf eğlenmek için, gezip tozmak için insanlarını yapabileceği şeyler gerçekten de akıl alır gibi değil.