Ayvazovski, Sultan Abdülaziz ile doğrudan bir arkadaşlık ilişkisine girmişti. Sanatçı ile sultanın bazı resim kompozisyonlarını birlikte tasarladıkları sonradan belgelenmiştir. Abdülaziz'den sonra tahta geçen Abdülhamid'in Ebüzziya Tevfik'e sarayın resim koleksiyonunu gösterirken:
"Bunlar Ayvazovski'nindir. Ammim (Abdülaziz) yaptırmışlar idi. Şunu bizzat çizdiği bir resim üzerine yaptırmışlar. Serkis Bey (Balyan) bunun emsali yoktur diyor. Hakikaten şu 'Sis' adeta elle tutulacak gibi hissolunuyor. Ne mahir ressam, tanır mısınız?"
dediği bilinmektedir. Bugün Dolmabahçe Koleksiyonu içinde bulunan sisli bir denizde yelkenlilerin betimlendiği resmin, anılan tablo olduğu tahmin edilmektedir.
Abdülhamid'in saltanat yıllarının sonlarına doğru Ayvazovski'nin yine İstanbul'a geldiği anlaşılıyor. 1890 tarihli gazeteler, sanatçının eşiyle birlikte geldiğini, iki, haftalık ziyareti sırasında Ermeni Patriği'ni ziyaret ederek bir tablo armağan ettiğini, bir başka gün Yıldız'da Cuma Selamlığını izlediğini, ardından huzura davet edildiğini yazmışlardı.
Sanatçının bu tarihten sonra tekrar ülkemize gelip gelmediği net olarak bilinmiyor. Ancak, Küçüksu Kasrı'ndaki 1891 tarihli "Gün Batarken İstanbul" tablosu, Askeri Müze'deki 1893 tarihli "Karadeniz'de Bir Gemi", özel bir koleksiyonda bulunan 1889 tarihli "Buharlı Gemi ve Sandal", Cumhurbaşkanlığı Köşkü'ndeki 1899 tarihli "Fırtınalı Denizde Batan Gemi" adlı eserleri, onun ölüm tarihi olan 1900 yılına kadar Türkiye ile sanat alışverişinde olduğunu kanıtlıyor.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız