Hayatımız boyunca inandığımız ya da olduğunu zannettiğimiz pek çok şeyin belli dönemlerde sınamaca zamanlar gelebilir. İşte bu sınamaca zamanlar geldiği zaman, o zaman elimizde gerçekten neyin olduğunu anlarız. Kendinizde bir güç olduğunu zannedebilirsiniz. Çok zengin olduğunuzu zannedebilirsiniz. İyi bir konuşmacı olduğunuzu zannedebilirsiniz. İyi bir yönetici olduğunuzu zannedebilirsiniz. Kendinizi yaptığınız bir işte usta zannedebilirsiniz.

Öyle bir ünlü olabilir veya öyle düşünebilirsiniz. Peki sizin herhangi bir şeye inanmanız veya öyle düşünmeniz onun gerçek olduğu anlamına gelir mi? Tabii ki de gelmez. Bir şeyin gerçekte ne olduğunu anlamanın en iyi yolu onun test edilmesidir. Tabi ki herhangi bir şey test etmeden de veya gerçekte, pratikte denemeden de neyin ne olduğunu anlama şansımız vardır. Ancak bu akla pek çok insan sahip değildir ve pek çok insan bir musibetle neyin ne olduğunu anlar.

O yüzden pratikte o gerçeğin yaşanması lazım. Mesela hangi ülkenin ordusu daha kuvvetli? Anlamanın en iyi yolu o iki ülkenin savaşmasıdır. Hangi ülkenin ekonomisi daha iyi? Anlaşılması için o iki ülkenin rekabet etmesi lazım. Hangi insan daha hızlı koşuyor? Kim daha yetenekli? Kim daha güçlü? Bunların hepsinin anlaşılması için sahaya çıkılıp taraflar arası bir mücadele veya bir savaş verilmesi lazım. Böylece realite ortaya çıkar ve inançların yerine gerçek bilgiler alır.