Mağaradan yuvaya, insanoğlu tam 12 bin yıldır hayvan dostlarıyla birlikte yaşıyor. Bu uzun süreç hayvanların büyük bir çoğunluğunu kendi ihtiyaçlarına uygun olarak dönüşüme uğrattı. Kurtlar, bize en sadık yara tıklar olan köpeklere, yabani koyun olarak tanımlanan "muflon"lar ise bizi eti ve sütüyle besleyen koyunlara dönüştüler...
Bir an düşünün... Sütümüzü, yumurtamızı, tereyağımızı, peynirimizi, etimizi, ayakkabılarımız için derileri, yastık ve yorganlarımız için tüylerini veren evcil hayvanlardan yoksun bir dünyada yaşasaydık, halimiz ne olurdu? Kabus gibi bir rüya değil mi?
Evcil hayvanlar olmadan, bugün belki de en basit ihtiyaçlarımızı bile karşılamamız mümkün değil... Oysa, evcilleştirme öyküsünün başladığı günlerde, insanoğlunun bu yaratıklara beslenme, örtünme gibi basit gereksinmelerle yaklaşmadığını görüyoruz. Kimbilir, belki de ilk insan, sanıldığından çok daha fazla akıllı ve ekonomi bilgisi sahibiydi...
Evcilleştirmenin ilk adımları, bundan tam 12 bin yıl önce, Neolitik Çağ'da görülüyor. İlk evcilleştirilmiş hayvanlara Ortadoğu'da, özellikle Suriye ve Filistin'de rastlanıyor, insan göçleriyle birlikte Avrupa ve Asya'ya yayılıyor. Ancak şaşırtıcı olan, insanoğlunun böyle bir çabaya girmesinin nedeninin, beslenmeyle uzaktan yakından alakası olmaması... Gerçekten de, Neolitik Çağ'ın insanları, bugün bile yakalayamadığımız, müthiş bir bolluk içinde yaşıyorlardı. Avcılık, onlara ihtiyaçlarının çok üstünde et sağlıyordu. Ayrıca, doğa bugünkü kadar kirlenmiş ve tahrip edilmiş değildi; bu nedenle sebze, meyva ve ot konusunda da en küçük bir problemleri yoktu.
Yorumlar
Birbirine o kadar da uzak değiller
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız