Tüketim kültürünün toplumsal olarak içselleştirildiği bir dönem olan Post-Fordizm; tüketim nesnelerinin kültürel düzeyde kodlandırıldığı ve tüketimin yaşam biçimine dönüştürüldüğü bir projeyi hayata geçirmektedir. Nitekim bu çerçevede birey, şahsi tercihlerine göre tüketim pratiklerini ve nesnelerini, tecrübelerini, giysilerini, görünüşlerini seçerken aynı zamanda yaşam biçimini de oluşturmaktadır. Bu bağlamda Post-Fordizm, tüketicileri yaşam biçimlerine göre sınıflandıran bir anlayışı beraberinde getirerek farklı yaşam biçimlerinin üretilmesi -yeni arzu yaratımı- ile tüketimi; mevcut yaşam biçimlerinin ilerisine taşımayı hedeflemektedir.
Post-Fordizmle hedeflenen yaşam biçimi, zaruri gereksinimlerden ziyade arzuları kapsamaktadır. Öyle ki kapitalist üretim tarzının yapısal sınırları çerçevesinde üretilen bu yeni arzular, bireyi sistem dâhilinde -sadece siyah renk otomobile mahkûm kılan Fordizm yerine, farklı renklerde otomobil satın almayı arzulatan ve mümkün kılan Post-Fordizmle- tutmanın bir yoludur adeta. Bu bakış açısı tüketimin hayati gereksinimleri karşılama işlevinden soyutlanarak; kimlik edinme ve fark edilme arzusuna hizmet etmesi gündelik yaşamın tüketim nesneleri ile kuşatılmasına yol açmaktadır. Çünkü sistem; kişiye özgü tasarım ve kalite yönü ile öne çıkan, moda, marka ve imajı önceleyen bir bakış açısıyla ürün üretmekte ve ürün üzerinden yarattığı imgeler ve sembolik değerler ile ürünün satın alınmasını ve kullanılmasını teşvik etmektedir.
Dolayısıyla bu dönemde tüketim nesneleri yalnızca kullanım alanı ile değil kendisine yüklenilen anlam ve imajlarla satışa sunulmaktadır. Nihayetinde tüketim nesnelerinin imaj ve statü elde edinme çabasıyla sahip olunması ve tüketilmesi tüketimin kolektifleştirilmesine dayanan tüketim toplumun inşasında başat rol oynamaktadır.
Yorumlar
dönüşüyor çoğu şey
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız