İmparator Çin Şi Huangdi, M.Ö. 221 yılında diğer askeri liderleri tek tek dize getirmiş ve Çin'in bütünlüğünü sağlamıştı. Güneyde dev bataklıklar, batıda Pasifik Okyanusu ve doğuda yüksek Himalaya ve Pamir dağlarıyla çevrili ülkesi için bir tek tehlike kalmıştı. Kuzeyden gelen göçebe toplulukların saldırıları... Bunların başında da Orta Asya steplerinin güçlü boylarından Hunlar geliyordu. Çinliler, kendilerinden başka olanları barbar olarak tanımlıyorlardı. Bu bağlamda Hunlar da "barbar" olarak nitelendiriliyordu. O tarihlerde göçebe toplulukların en büyük sorunu, sürülerini otlatacak alanlar bulmaktı. Üzerinde yaşadıkları Moğolistan'ın çöl coğrafyası buna çok fazla olanak vermiyordu. Bu nedenle, göçebeler sık sık sürüleriyle birlikte sınırı geçiyor ve Çin topraklarına giriyorlardı. Eski Çin'in ilk kralları bu göçebe akınlarıyla sık sık uğraşmak zorunda kalmışlardı.
İmparator Çin Şi Huangdi, bu saldırılara bir son vermek için devasa bir planı yürürlüğe koydu. Bütün Kuzey Çin'i bir duvarla yabancılara kapayacaktı. Aslında, böyle bir projeyi hayata geçirmek imparatorluğun ekonomik çıkarlarına da uygun düşüyordu. Yıllardır süren iktidar savaşları sona ermişti. Orduda istihdam edilen çok sayıda asker işsiz kalmış, kentlerin sokaklarında başıboş dolaşıyordu. Ayrıca, aynı tarihlerde kölelik de kaldırılmıştı. Özgürlüğe kavuşan köleler, ne yazık ki işsiz köylü kitlelerine dönüşmüşlerdi. İşte bu insanların da büyük duvarın inşaatında çalışmaları gerekiyordu.
Ancak, işçilerin çalışma koşullan çok ağırdı. Öncelikle, bölgenin iklim koşulları elverişsizdi. Ayrıca dev duvar yapılırken acele edilmiş ve gerekli iş güvenliği önlemleri alınmamıştı. İş kazaları sonunda o kadar çok kişi ölmüştü ki, bugün bile Çin Şeddi "yeryüzünün en uzun mezarlığı" olarak anılıyor. Ölümlerin artması genel bir hoşnutsuzluk yaratınca, yöneticiler daha önlemler almaya, hatta insanları zorla çalıştırmaya başladılar. Bazı tarihçiler, Çin'in birleşmesinde çok büyük payı olan imparator Çin Şi Huangdi'nin ölümünden hemen sonra patlak veren büyük isyanın nedenini, Çin Şeddi inşaatındaki olumsuzluklara bağlıyorlar. Savaşan Krallar döneminde, inşaatına başlanan duvara yeni bölümler eklendi. Bu krallar, duvarı hem barbarların hem de rakip kralların saldırısına karşı daha da mükemmel bir biçime getirmek için ellerinden geleni yaptılar. Yeni kuleler, yeni bölümler eklendi. Tabii bu kargaşa döneminde, duvarın inşaatında normal işçiler değil, savaş esirleri, rakip kralın adamları ve düşman hanedanların köylüleri zorla çalıştırıldılar. Bu insanların büyük bir bölümü soğuktan ve açlıktan kırıldı. Ancak, Savaşan Krallar Dönemi'nin sonuna gelindiğinde, büyük duvar tamamlanmış, farklı birimler birbirine eklenmiş ve bütünleştirilmişti.
Yüksek dağların tepelerini birbirine bağlayan, dev akarsu yataklarını aşan ve geniş bozkırları yarıp geçen Çin Şeddi, yaklaşık 3.460 kilometre uzunluğundaydı, yüksekliği ise 9 metreydi. Bazı bölümlerinde duvar o kadar genişti ki, üzerinde aynı anda 5 atlı araba yan yana gidebiliyordu. Duvarın üzerinde tam 25 bin gözetleme kulesi vardı. Bunlar birbirlerinden sadece birkaç yüz metre uzaklıktaydı. Gözetleme kuleleri Çin Seddi'nin en önemli noktalarıydı. Kulelerin her birinde küçük bir askeri birlik bulunuyordu. Bu birliğin kullanımı için su ve yiyecek stoklanmıştı. Yine her kulenin içinde, silah bakımı için atölyeler ve cephanelik bulunuyordu. Duvarda görevlendirilen askerlerin koşulları çok kötüydü. Çünkü bu bölgede yazlar çok sıcak ve kurak, kışlar ise çok soğuk geçiyordu. Tarihçiler, çok sayıda Çin askerinin kış aylarında duvar üstünde nöbet tutarken donduğunu yazıyorlar. Düşman görüldüğünde, gözcü hemen bir sonraki kulenin üstündeki gözcüyü uyarıyordu, o da bir sonrakini... Böylece, birkaç saat içinde düşman saldırısı olduğu haberi, yüzlerce kilometre ileriden duyuluyordu. Gözcüler birbirleriyle iletişim, kurmak için gündüzleri çeşitli renklerdeki bayraklardan, geceleri ise meşalelerden yararlanıyorlardı.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız