Fenikelilerin yaşadığı Batı Akdeniz sahil şeridi, bugün olduğu gibi ilkçağlarda da çok önemli bir stratejik öneme sahipti. Bölgenin tam doğusunda yer alan yüksek dağlar, buraları düşman istilalarından koruyordu. Toprakları geniş sedir ağacı ormanlarıyla kaplıydı. Fenikeliler, bu ağacın tahtasından çok dayanıklı gemiler inşa ederek Akdeniz’e, hatta Cebelitarık’ı geçip Atlantik Okyanusu’na açılmışlardı. Tüm bu özellikleri nedeniyle, bugün bir bölümü Lübnan, bir bölümü ise Suriye sınırlan içinde kalan bu sahil şeridinde daha Bronz Çağı'nda bile Fenikelilerin yaşadığı, köyler kurdukları tahmin ediliyor.
M.Ö. 14 yüzyılda burada Ougarıt (Ras Shambra) isimli büyük bir kentin varlığından söz ediliyor. Bu kentin nüfusunun büyük bir bölümü Arabistan'dan gelen Samiler idi... Ancak, o tarihten günümüze ulaşan belgeler, kentin çok kozmopolit bir kimliğe sahip olduğunu gösteriyor. Nitekim Sümerce, Hititçe, Mısırca gibi tam 8 farklı dilin konuşulmuş olması bunun en somut kanıtı.
Bir daha asla yeniden inşa edilmeyen Ougarit'in Karadeniz kıyılarından gelen barbarlar tarafından yakılıp yıkılmasından sonra, Fenike tarihi Sur, Sayda ve Biblos gibi kentlerin çevresinde şekillenmeye başladı. Herbiri kendi başına birer güç olan bu kent-siteler, her ne kadar aralarındaki düşmanlığı sona erdirmediyseler de ortak bir medeniyetin çocuklarıydı. Onlara genel olarak Fenikeliler adı veriliyordu. Çok yetenekli denizciler olan Fenikeliler, Cebelitarık Boğazı'nı aşmış, kuzeyde Hollanda kıyılarına, güneyde ise Gine sahillerine kadar ulaşmışlardı.
Fenikeliler bu toprakları bir bütün olarak sömürgeleştirmek yerine buralarda güçlü koloniler kurmayı tercih etmişlerdi. Akdeniz'in hemen hemen tüm sahillerinde kurdukları bu koloniler sayesinde büyük bir hareketlilik kazanmış ve tüm Akdeniz ticaretini ele geçirmişlerdi. Gemicilik, ticaret ve el sanatlarında bu denli gelişmelerinin nedeni, yaşadıkları Batı Akdeniz sahillerinde çok az miktarda bereketli toprakların bulunması, bu bölgenin ormanlarla kaplı olmasıydı. Bakırı Kıbrıs'taki, gümüşü ise İspanya'daki madenlerinden çıkarıyorlardı.
Fenikeliler, tarihe aynı zamanda ünlü lal rengi kumaş boyasının mucitleri olarak da geçmişlerdi. Bu kumaş boyasının kökeni, eski Yunanca "phoin" (kırmızı) kelimesinden geliyordu. Bu kumaşa verdikleri özel kırmızı rengi, Lübnan sahillerinde çok yaygın olan bir deniz kabuklusundan elde ediyorlardı. Fenikeliler sadece lal renginin mucidi değillerdi. Uzmanlar tarafından tam olarak kanıtlanmamasına karşın, bugün bütün dünya onları camı ilk keşfeden kavim olarak da tanıyor.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız