Birinci Dünya Savaşı'nın ilk aylarıydı. Zonguldak'tan İstanbul'a taşkömürü getirmek günden güne zorlaşıyordu. Madenlerden İstanbul'a, Silahtarağa Elektrik Santrali'ne taşkömürü getirmeye çalışan gemiler ve Şirket-i Hayriye vapurları, Rus denizaltı ve savaş gemileriyle baş etmekte zorlanıyorlardı. Birçok gemi Rus bombardımanının hedefi oluyor; vapurlar batırılıyor, kömür çoğu kez İstanbul'a ulaşamıyordu.
Savaşın başlamasıyla kömür ithalatı yapılamaz olmuştu. İngiltere'den gelen kömürün önü kesilmişti. Çanakkale Boğazı kapandığından, Akdeniz yoluyla da kömür sağlanamıyordu. Almanya ile demiryolu bağlantısı kesilince, Almanya'dan kömür sevkiyatı da zorlaştı. Silahtarağa Elektrik Santrali de önemli miktarda kömür tüketiyordu. Gün geçtikçe azalan kömür miktarı büyük sıkıntılara neden olmaya başladı. Kömür sıkıntısının önüne geçmek ve elektrik üretimindeki aksamaları durdurmak için, yeni kaynaklar aranmaya başlandı. İlk akla gelen, Kilyos yakınlarındaki Ağaçlı'da bulunan linyit madenleri oldu.
Ağaçlı linyit havzası İstanbul Boğazı’nın kuzeyinden, Kilyos'tan başlıyor, Terkos Gölü'ne kadar uzanıyordu. 25 kilometrekarelik bir alandı. Ağaçlı linyitlerinin kükürt oranı yüksekti; ancak yapılan testler sonrasında, taşkömürü ile karıştırılıp kullanıldığında, zararlı olmayacağı anlaşıldı. Zaten başka seçenek yok gibiydi.
Şirket-i Hayriye'nin öncü girişimiyle dönemin hükümeti, Ağaçlı'daki kömür ocağına el koydu. Bir ocak da Ağaçlı yakınındaki Çiftalan'da açıldı. Her iki ocak, 1915'de işletilmeye başlandı. Fakat kömür Karadeniz kıyısındaki Ağaçlı'dan Kağıthane yakınlarındaki Silahtarağa Santrali'ne nasıl getirilecekti? Ağaçlı kömür ocağı ile Silahtarağa Santrali arasına bir dekovil hattı yapılacaktı; en güvenli yol buydu. İşte, Karadeniz-Sahra hattının yani Kağıthane'den başlayıp Karadeniz kıyısına ulaşan kayıp dekovil hattının öyküsü o günlere dayanıyor.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız