Sadece donanmaları olmadığı için mi? Bu önemliydi. Ama daha da önemlisi, attığı her önemli adım İngiltere tarafından kesilen Napolyon'un, ABD'yi İngiltere ile rakip konuma getirmek istemesiydi. Napolyon 1803'te Amerika'yı gözünden silmişti. Mısır ve Haiti’deki yenilgilerinden sonra ufkunu Avrupa ile sınırlamıştı. Yeni bir denizaşırı maceraya girecek mecali ve parası yoktu. İngiltere ile yeni bir savaşa başlarken, boşalan kasasını doldurmak için, Amerika'dan gelen paraya da (frank olarak 60 milyon) çok ihtiyacı vardı.
Buna rağmen Fransa'da bu satışa karşı büyük bir muhalefet oldu. Kardeşleri Joseph ve Lucien Bonaparte, bu satışa şiddetle karşı çıktılar. Ama Napolyon sıkı durdu. Onun şu sözleri, aslında olayın tam bir özetiydi:
"Bu araziyi alınca, ABD ebediyen güçlü bir ülke haline gelecek ve eninde sonunda İngiltere'ye rakip olacak; onun küstahlığını azaltacak bir deniz gücü yaratacaktır."
Kaldı ki Napolyon, Louisiana'yı İspanyollardan savaşarak almamış, bu ülke üzerinde hakimiyet kurunca, Louisiana bedavadan eline düşmüştü!.. O günlerde, Amerikalıların çoğu, Fransa'dan 'ne aldıklarını' pek bilmiyorlardı! Söz konusu toprakların büyük bölümüne, beyaz adamın ayağı henüz değmemişti.
Atlantik boyunca uzanan Appalacchian dağlarının doğusuna geçenler, bir avuç avcıdan ibaretti. Daniel Boone gibi, bugün Amerika'nın kurucularından sayılan bir öncü bile, Missouri'ye gelince İspanyol hükümeti için çalışmıştı. İspanyollar ve Fransızlar, Mississippi ve Ohio nehirlerinin boylarında ilerlemişlerdi ama iç topraklara pek girmemişlerdi. Kuzeybatı arazisi denilen ve göller bölgesinin doğusuna düşen topraklarda, yoğun bir biçimde Kızılderili savaşları sürüyor, yerliler beyazların yayılmasına karşı ciddi şekilde direniyorlardı. Florida'da ise Seminoller, topraklarını korumak için savaşı sürdürmekteydi. Jefferson, kıtayı keşfetmek için aynı yılın başında, Lewis ve Clark adlı subayların bulunduğu bir keşif heyetini Kayalık Dağlar'a doğru gönderdi ve bölgenin büyük kısmı, bu iki subayın ancak iki yıl sonra getirdikleri bilgilerle biraz olsun tanınabildi.
Louisiana'nın satın alınmasıyla ABD, Amerika'ya tam anlamıyla sahip oluyor ve Avrupa devletlerinin kıta işlerine karışmalarına set çekecek hale geliyordu. (ABD'nin bundan sonraki adımı, Meksika ile savaşarak Teksas'ı yutmak olacaktı). O günlere kadar 'Batı', Amerikalılar İçin 'Kentucky' iken Louisiana'nın satın alınmasıyla 'Kayalık Dağlar' olmuştu. Kısa sürede bunlar da aşılacak ve ABD iki okyanus arasındaki zengin topraklara ve madenlere sahip olarak, dev iç pazarıyla hızlı bir büyüme sürecine girecekti. Madrid ve Paris, bir süre daha bazı komplolara karıştıktan sonra, ellerini buradan çekeceklerdi. Jefferson'un Paris'e gönderdiği elçisi James Monroe, beşinci başkan olacak ve Avrupa'nın sadece Kuzey değil. Güney Amerika'ya da müdahale etmemesini öngören meşhur doktrini ilan edecekti ki bu, her zaman ABD dış politikasının köşe taşlarından birisi olmuştur.
Yorumlar
Kan dökmeden toprak almayı denemişler
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız