Kim seyahate çıksa, bu sadece bir günlük bir gezi bile olsa, gittiği her yerde pek çok darağacıyla karşılaşırdı. Bu darağaçlarına asılanlar çoğunlukla çürüyene kadar öylece bırakıldığından, etrafta çok kötü bir koku oluşurdu. Bu nedenle idam enstrümanları her zaman şehrin dışında ve eğer mümkünse bir tepenin üzerine kurulurdu, örneğin, Yüksek Alman Mahkemesi'nin en çok darağacı kurdurduğu yer Lübeck kentiydi. Lübeck, bu şöhretini bir keresinde, açık deniz korsanlarından oluşan tüm kafileyi bir arada asmasına borçluydu.
Kimi darağaçları iki katlı inşa edilirdi. Bunlar, ortalama 20 metre yüksekliğindeydi ve taştan örülü balkon zeminleri vardı. Duvarlarla desteklenen bu balkonlar birbirine bağlanıyordu. En üstteki kat, kuşkusuz her zaman en melun, en alçakça cürmü işleyenler için ayrılıyordu. En devasa ve en çirkin darağacı ise Paris'teki "Ana darağacı"ydı. Kentin kuzeydoğusunda Montfaucon üzerinde iki katlı inşa edilen bu darağacının 16 balkon zemini vardı. Bazı zamanlar, iki düzineden fazla suçlu, onun balkonlarında rüzgârda sallanırken kargalar tarafından didiklenmişti, Yine de böyle aşın örnekler azdı. Daha çok üç bacaklı "normal" darağaçları kurulurdu.
Bir cellâdın en sık kullandığı adam asma yöntemi, genellikle Orta Çağ usulü idamdı. Darağacına, bütün hırsızlar, her türden dolandırıcılar ve diğer suçlular asılırdı. Çünkü asılmak, diğer infazlardan çok daha fazla cezalandırıcı bulunuyordu. Normal asmanın yanı sıra, cezayı arttırmanın başka bir yolu daha vardı. Ayağından asılmak! Suçlunun başı aşağıda kalır, talihsiz adam uzun süre can çekişirdi. Alman kroniklerinde yer alan bir belgeye göre, 1585'te bir adam bu şekilde tam üç gün yaşamış, karısı ve çocuğuyla konuşmuştu. Frankfurt'ta da yine ayağından asılan bir suçlu tam yedi gün hayatta kalmıştı.
Her devirde ve dünyanın her yerinde cellâtların ustalığı, işini hızlı yapmasıyla paralel tutulmuştu... Ancak, kimi infaz yöntemi istenilen kadar "caydırıcı" bulunmuyordu. Örneği, kafa kesmek biçiminde yapılan infaz daha kanlı ve etkileyiciydi ama darağacına asılmak kadar cezalandırıcı sayılmıyordu. Bu nedenle suçlunun kafası infaz yerinde bırakılır ve böylece çevredeki insanların ibret alması ve tövbe etmesi amaçlanırdı. Oysa darağacına asılan suçlu çürüyene kadar indirilmiyor; bu da toplum üzerinde büyük bir korku yaratıyordu... Cellâdın kafa kestiği yer, darağacının tam tersine, şehrin ortasında yer alan meydanda bulunurdu. Üzeri bir halıyla örtülür, infaz zamanları da tıpkı trajik bir oyun gibi izlenirdi. Trampetler ve borularla marşlar çalınır; bu bedava gösteriyi izlemek için açıkgözler önceden en iyi yerleri kapmaya bakarlardı.
Yorumlar
İnsan öldürmenin bir meslek olması. Korkunç
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız