İngiltere'nin Yorkshire kentinde dünyaya gelen John Bell'dir. Bell, 1789 yılının haziran ayında, eski iş ortağı Yüzbaşı Edward Topham'a sözlü bir savaş açabilmek için "The Oracle" ya da "Bell's New World" adında bir gazete çıkarmaya başladı. 1793 yılının şubat ayında Fransa, İngiltere'ye savaş ilan etti. Aynı ay içinde, seçme alaylardaki piyade askerlere yayın yoluyla hakaret ettiği gerekçesiyle Bell aleyhine bir dava açıldı. Duruşmaya gitmeyi reddedince, bütün malvarlığına el konuldu ve bunlar açık artırma yoluyla satıldı. Elinde yalnız gazetesi kalmıştı. Bunun üzerine eski servetine yeniden kavuşabilmek için, tek çarenin gazetenin tirajını yükseltmek olduğuna karar verdi ve savaşı yerinde izlemek üzere cepheye gitti. Ancak, cephede İngiliz askerlerinin yanında değil, düşman saflarında yer aldı. Bazı kişiler bunu bir ihanet olarak kabul ederken, bazıları da düşman hatlarını en iyi haber kaynağı olarak değerlendirdiler.
O günlerde basının savaş haberlerini vermek için bulduğu en kolay yol, yabancı ajanslardan gelen haberleri aktarmaktı. Birkaç gazete ise, savaş alanına en yakın başkentten gelen haberleri aslında bunlara dedikodular desek çok daha iyi olur vermekle yetindiler. Ama The Oracle'i okurları, savaş hakkındaki en gerçek haberleri, ilk elden alıyorlardı. Böylece, öteki gazeteler haberleri atlarken ya da değişik biçimde verirken, onlar, Bell'in kaleminden İngilizlerin Le Cateau-Cambresis, Villiers-en Cauche ve Troixelle'de kazandıkları zaferlerle, Torunay'daki büyük hezimeti öğrendiler.
O dönemde, büyük tiraj kaybına uğrayan "The Times" gazetesi, Bell'i, "Robespierre'in kanlı bir uydusu ve Jacobin küfürlerin sesi" olmakla suçladılar. Gerçi bu çok ağır suçlamaları kanıtlayabilecek herhangi bir durum yoktu ama, yine de Bell'in o dönemin anlayışına çok ters bir biçimde düşman saflarında ellerini kollarını sallayarak nasıl gezebildiği de merak konusuydu.
1794-1795 kışındaki büyük ricat başlayınca, Bell, yazı işleri müdürlüğündeki güvenli koltuğuna dönmenin zamanının geldiğine karar verdi. Açtığı çığır, daha sonra başta kendisini çok eleştiren The Times olmak üzere, birçok yayın organı tarafından izlendi. The Times, 1808'deki savaşta, Henry Crabb Robinson'u görevlendirdi. Aynı gazete, Kırım Savaşı'na da William Howard Russell'ı gönderdi.
Mezar taşında, "savaş muhabirlerinin ilki ve en büyüğü" yazan Russell, Kırım'dan gönderdiği haber aracılığıyla, gerçekten bir ulusal kahraman haline geldi ve savaş alanından haberleri telgrafla geçen ilk muhabir oldu. Savaş alanından telefonla haber geçen ilk gazeteci de The Times'tan bir muhabir oldu.
"The Times'in temsilcisi, İkinci Afgan Savaşı sırasında, 19 Nisan 1880 günü meydana gelen çarpışmalarda, General Sir Donald Stewart'ın uğradığı yenilgiyi heliyograf aracılığıyla cephe gerisine anlattı. Bu bilgiler, önce sahra telgrafı, sonra da ticari hatlarla Londra'ya ulaştı ve ertesi gün gazetede yayınlandı.
Yorumlar
Çok zor meslek
çok tehlikeli
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız