Fransa Kralı VIII. Louis'nin mal varlığının listesi 1637 yılında çıkarılırken bir bölümünde de şu satırlar yazıldı: "Taftadan yapılmış, değişik renklerde 11 güneş siperliği. Yağlı kumaştan üç şemsiye. Hepsinin de sapları altın ve gümüşten."
Bu listeden çağdaş uygarlığın ilk günlerinde yağmurlu ve güneşli havalar için ayrı ayrı şemsiye türleri kullanıldığını anlıyoruz. Kuşkusuz, Kral VIII. Louis ve kendisinden sonra gelen öteki erkekler hiç şemsiye taşımadılar. Ancak VIII . Louis ' nin güzel eşi Avusturyalı Anne, bir gün zarif bir şemsiyeyle, halk arasında görüldü ve bu Parisli hanımlar arasında şemsiye modasının büyük bir hızla yayılmasına neden oldu.
Erkeklerin şemsiyeye karşı olan önyargılı tutumları da ilk kez Fransa'da değişti. Parisli üretici Marius, 1715 yılında ilk açılıp kapatılabilir erkek şemsiyesini yaptı. Bu ürününü tanıtabilmek için hazırladığı reklam kampanyasında el çizimi resimlerle süslenmiş posterler kullandı. Bu posterlerde çok güzel bir genç kadın, modanın son örneklerinden bir bayan şemsiyesiyle yürüyordu. Yanında da güçlü ve yakışıklı bir erkek vardı. Erkeğin elindeki şemsiye ise süs ve aksesuardan yoksundu.
18. yüzyılda şemsiye fiyatları çok yüksekti. Örneğin Ambrose Barnes, 1718 yılında bir şemsiyeyi 25 şiline aldığından söz ediyor. Bu nedenle, insanlar şemsiye almak yerine gerektiğinde kiralamayı yeğliyorlardı. Hemen her kilise, kahvehane ya da kulüpte kiralık şemsiye bulmak mümkündü.
İngiltere'de erkeklerin şemsiye taşımaları ise ancak 18. yüzyılın sonlarına doğru olağan bir durum haline gelebildi. 1750 yılında Rusya ve İran'a yaptığı yedi yıllık geziden dönen Jonas Hanway, oradan kazandığı alışkanlıkla, Londra'da şemsiye ile sokağa çıkan ilk erkek oldu. Önceleri onu kınayanların sayısı çok fazla idi. Ama 30 yıl sonra şemsiyesizlik kınanmaya başlandı.
Yorumlar
rihannanın şarkısı çalıyor beynimde
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız