Gerçekte ağzımızdan çıkan havanın sıcaklığı hemen her zaman aynıdır; çok hızlı nefes alıp verdiğimizde biraz düşebilir. Eğer üflerken parmağınızı dudaklarınızın hemen önünde tutarsanız aslında sıcaklığın üfleme şekliyle değişmediğini hissedebilirsiniz. Ağzımızdan çıkan havanın sıcaklığı değişmediğine göre bu olayın arkasında başka nedenler aramak gerekiyor. Dudaklarımızı iyice büzerek, güçlü bir şekilde üflediğimizde hava küçük bir delikten hızla çıkar. Bu hava yarattığı basınç farkının ve sürtünmenin etkisiyle çevresindeki hava moleküllerini de sürükler. Sürüklenen havanın hacmi ağzımızdan çıkan havanınkinden çok daha fazladır.
Ağzımızı genişçe açıp hohladığımızdaysa çok miktardaki havayı geniş bir kesitte, düşük hızda çıkartmış oluruz. Bu nedenle elimizde hissettiğimiz, bu havanın yavaşça sürüklediği serin hava değil, daha çok ağzımızdan çıkan havadır. Bunun yanı sıra, ağzımızdan çıkan havanın nemli oluşu da önemli bir etkendir. Dudaklarımızı büzerek üflediğimizde elimize ulaşan havanın küçük bir bölümü ağzımızdan çıktığı için nem oranı düşüktür.
Belki görece küçük bir etken ama nemli havanın ısı kapasitesi daha yüksektir. Yani nemli hava aynı sıcaklıktaki kuru havadan daha yüksek ısı taşır. Bu sayede temas ettiği cisimleri daha çabuk ısıtır. Hohladığımızdaysa elimize ulaşan havanın büyük bir kısmı ağzımızdan çıkar ve bu havanın nem oranı yüksektir. Nem oranı düşük havanın buharlaştırma kapasitesi daha yüksektir. Buharlaşan sıvılar da ısı kaybeder. Yani çorbayı nefesimizle soğutmak için en iyi yöntem biraz uzaktan ve olabildiğince hızlı üflemektir.
Soğukta elimizi nefesimizle ısıtmanın en iyi yoluysa olabildiğince yakından, ağzımızdan çıkan havaya soğuk ve kuru havanın karışmasına olabildiğince engel olacak şekilde hohlamaktır.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız